GÜNCEL EGE YEREL YÖNETİMLER EKONOMİ POLİTİKA SPOR RÖPORTAJLAR YAZAR CAFE FOTO GALERİ VİDEO GALERİ
Oya DEMİR
YAZARLAR
13 Mayıs 2022 Cuma

'Can'a saygı ve sevgi duyanlara davet

"Geçici düzenler, köpük misali yok olup giderler.”  Kızıl Veba, Lack London

Uzun yıllar aynı yerde yaşayanlar bilirler, bir süre sonra her gün gördüğümüz şeylerdeki değişimleri hızlıca fark ederiz. Bu  iyi ya da kötü olması, küçük ya da büyük olması, fark ettiğimiz anda bizi rahatsız etmesi ya da etmemesi de çoğu zaman önemli olmaz. Kurduğumuz düzen, alışkanlıklarımız, hayatın getirdiği günlük koşturmacalar, zaman zaman suni yoğunluklar, bizi bazı şeyleri görmezden gelmemizi, düşünce ve eylemlerimizde arka plana atmamızı sağlar…

Ne zaman ki düzenimiz bozulur, ne zaman ki geri dönüşü olmayan, konfor alnımızı bozan bir olay meydana gelir, o zaman iş işten geçmiş olsa da, düşüncelerimiz ve eylemlerimiz harekete geçer…

Bende de aynı şey oldu… Yaşadığım yerde sokak hayvanlarının (kediler, köpekler) günden güne arttığını, köpeklerin gruplar halinde yaşamaya başladıklarını görüyor, bir tehlike ortaya çıkabileceğini hissediyordum. Ama hiç bir şey yapmadım. Araştırmadım, sormadım ve ilgilenmedim. Bazı alışkanlıklarımı değiştirdim o kadar. Akşam ya da sabah erken saatte bir yere gidiyorsam toplu taşıma araçlarına binmeyi bıraktım, evin önüne taksi çağırdım, yolumu değiştirdim, görmezden geldim. Dün sabaha kadar….

Dün sabah (11 Mayıs 2022) her zamanki gibi İnciraltı Kent Ormanı’na koşuya giden oğluma köpekler saldırdı. 1 değil, 2 değil, birden  fazla köpek, sabah erken saatlerde saldırdı. Yaralandı, kuduz aşısı oldu. İnciraltı Kent Ormanı’ndaki diğer insanlar yardım etmese, yaşı daha küçük olsa, bir engelli olsa ne olurdu, düşünmek bile istemiyorum…Köpekleri ne tetikledi, neden saldırdılar bilmiyorum. Ama bildiğim tek şey dünden itibaren yaptığım tüm konuşmalar, görüşmeler, yazışmalar güzel İzmirimiz de ciddi bir sokak hayvanları/sahipsiz hayvan sorunu olduğu yönde.

Bu olan saldırı ilk olay değil. Kentin farklı yerlerinde çeteleşmiş hayvanlar var. Önlenemeyen bir şekilde çoğalan kediler var. Bazı yerlerde doğal dengenin bozulması nedeni ile domuzlar var. Ildır’da tilkiler var.

Başta İzmir Büyükşehir Belediyesi olmak üzere pek çok kurum, sivil toplum kuruluşu, birey olarak gönüllüler, bu konuda ciddi çalışmalar yapıyorlar. İzmir Büyükşehir Belediyesi'nin Veteriner Odası ile işbirliği, geçici köpek bakımevleri, Pako Sokak Hayvanları Sosyal Yaşam Kampüsü, küçük hayvan polikliniği, sokak hayvanları acil müdale birimi, ilçe hizmet birimleri vb. pek çok örnek uyguylama ve çalışması var.

Aynı şekilde HAYTAP (Hayvan Hakları Federasyonu) da pek çok çalışma gerçekleştiriyor. İzmir Büyükşehir Belediyesi ile ortak yürütülen çalışmalarda bulunuyor. Sahipsiz hayvanları besliyor, bakımını sağlıyor, lobi faaliyetleri yapıyor, hayvan haklarının korunması için durmadan çalışıyor. Farklı yerlerde ilçe belediyelerinin bazılarında da hayvan rehabilitasyon merkezleri bulunuyor.  Bakanlıkların yaptığı çalışmalar var.

Ancak, geldiğimiz noktada tüm iyi niyetli çabalar ne yazık ki yetersiz. Çünkü günden güne bu hayvanlar artıyor. Nisan ayında gerçekleştirilen ve Tarım ve Orman Bakanının "Sahipsiz Hayvanların Kısırlaştırılması Seferberliği" etkinliğinde yaptığı açıklamada ülkemizde sahipsiz hayvan sayısı 10 milyona doğru gittiği belirtiliyor.

Bıçak sırtı bir konu ne yazık ki sokak hayvanları; bir yanda hayvanseverler ve STK’lar, diğer yanda yerel yönetimler, merkezi hükümet, kanunlar, yönetmelikler, bir diğer yanda ise ne yazık ki doğru bilgiye sahip olmayan geniş bir toplum.

Nereden baksanız, ne söyleseniz mutlaka bir aksi yönü savunan, inanan, çalışma gerçekleştiren ya da hiç bir şey yapmayan var. Konuyu gündeme getirdiğinizde; bir yanda “sokakta hiç hayvan olmasın diyorlar” diye algılayanlar, diğer yanda “hayvanları öldürelim mi diyorsunuz ” diyenler, diğer yanda “bu şu kurumun bu da bu kurumun görevi” diyenler, bir başka tarafta “çözüm yok” diyenler vb. Hatta hayvan sevmemek etiketini yapıştıranlar var. Eleştiriler, yorumlar, öneriler, eylemler ve eylemsizlikler hepsi aynı yerde.

Hayvan hakkından, çevre hakkına, kent hakkına, insan hakkına, güvenlik hakkına, sağlık hakkına kadar; etik değerlerden inançlara, duygusal yönünden vicdani yönüne, sosyolojiden psikolojiye kadar her yönü ile bıçak sırtı olan çok önemli bir sorun.

Gerçek, akılcı, bilimsel yöntemler ile iyi uygulama örneklerini inceleyerek, belki; antropoloji, etoloji, psikoloji, veterinerlikve zooloji gibi diğer disiplinlerin örtüşmesiyle kurulan disiplinlerarası bir alan olan antrozooloji uzmanlarından destek alarak, bu sorun çok daha kapsayıcı bir şekilde çözülebilir.

En önemlisi ise; sadece ve sadece tüm tarafların “ortak akıl” ile “çözüm” odaklı bir yöntemle konuyu masaya yatırması, aynı masa etrafında “birlikte” çalışması ve yerel yönetimlerin, merkezi yönetimin, üniversitelerin, sivil toplum kuruluşlarının, gönüllülerin ve bireylerin kalıcı bir düzenleme ortaya koyması ile sorun olmaktan çıkarılabilir…

Ötekileştirmeden, konuya sadece hayvan ya da insan perspektifinden, hayvanları sevmek ya da sevmemek  açısından değil; tüm canlılara eşit mesafede, tüm haklara saygılı yaklaşan, etiketler yapıştırmadan bakan, bakmak için çaba harcayan herkese, tüm “can” sevenlere ve tüm “can”lara saygı duyanlara davetimdir. Gelin hep birlikte çözümün parçası olalım…  

Hayvanların Korumasına Dair Uygulama Yönetmeliği

https://www.resmigazete.gov.tr/eskiler/2006/05/20060512-7.htm

Hayvanları Koruma Kanunu ile Türk Ceza Kanunu'nda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun

https://www.resmigazete.gov.tr/eskiler/2021/07/20210714-9.ht